“Ikinci Durak” romanina

İlk Romanıma sonsöz

Sevgili okurlar, ben bir değirmenciyim. Geçek anlamıyla değirmenci, mecazi hiçbir yanı yok...Değirmenci, mesleği gereği doğayı hissederek ve izleyerek yaşar, daha doğrusu böyle yaşamayı öğrenir. İnsanların çoğu fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu pişmemiş buğday ununun kokusu bile uyarılması için yeterlidir. Gün boyu, tavlanmış buğdayın dolgun yanaklarını, çelik topların arasından bembeyaz, ipek kadar yumuşak unun dökülüşünü seyreder.

Değirmenci unun diriliğini, inceliğini anlamak için elini öğütme makinesinin içine sokar, yavaş ve dikkatli bir hareketle avucuna doldurduğu unu parmaklarının arasında ileri geri götürerek kaç mikron olduğu konusunda gerekli veriyi toplar. Deneyimli değirmenci ölçüm yapmasına gerek kalmadan bunu saptayabilir. Topluiğne başı gibi derinize batan bir dirilik sekiz yüz mikron civarıdır, hafif kumlu gibi bir his yaratıyorsa altı yüz mikrondur. İpeğimsi his ise, unun artık daha fazla öğütülmesinin gerekmediğini gösterir; bu, yüz mikron civarı bir inceliktir.*

Değirmenci bütün bu kontrolleri normal yaşamında kullanmadığı eliyle yapar, bu da genellikle sol elidir; çünkü kullanılmayan elin derisi daha hassastır, aşınmamış ve nasırlaşmamıştır. Değirmenci bu yüzden sol elinde yüzük taşımaz, sol koluna saat takmaz. Bu eli çıplaktır. Ayrıca değirmenci duyarlı sol elini olduk olmadık işlerde kullanmaz; onu kollar.

Dirilik dışında, bir de hızla dönen çelik topların yüzey ısısı kontrol edilmelidir, bu da yine sol elin avuç içiyle yapılır. Değirmenin kapağı açılır ve dakikada dört yüz devirle dönen pırıl pırıl çeliğin üzerine sol elin avuç iç yavaşa, hafif bastırılarak yerleştirilir. El, topun bir başından öbür başına iki kez gidip gelir ve yüzeydeki ısı farklılıkları algılanır. Bu duyumsama deneyleri sonucu görülen olağan dışı durumların düzeltilmesi de,yine yavaşça, sabırla ve dikkatle yapılır. Ayarlarında yapılacak çok küçük değişikliklerle sonuca gidilmeye çalışılır.

Değirmenci rutubet kokusunu, küf kokusunu, yanmakta olan kablo kokusunu anında algılayabilmek için, beynindeki bu hattı sürekli açık tutar.

İşte; inceliği/kabalığı, güzel ve pis kokuyu, küflenmiş/ekşimişi, taze/bayatı, alevi/koru,kuruyu,nemliyi, esintiyi/fırtınayı hissederek yasamayı öğrenmek, değirmencilik zenaatının en belli başlı özelliğidir. Onun için,”Anlatılanlar, değirmencinin yaşama sol eliyle dokunuşudur” diyebiliyorum.

Orhan Aydın Eskişehir,
Nisan 2001.
*Bir mikron, milimetrenin binde biridir.